FATİH SULTAN MEHMET
Bir divan tertip edecek kadar güçlü bir şair olduğu,
Huzurunda Gazali ve İbn'i Rüşd'ün fikirlerini tartıştıracak kadar felsefeye meraklı olduğu biliyor muydunuz?
Yedinci Osmanlı padişahı. Sultan II. Murad'ın oğludur. 21 yaşında Roma İmparatorluğu'nün son kalesi İstanbul'u fethederek Ortaçağ'ı kapatan ve Yeniçağ'ı açan II. Mehmed'e Osmanlılar, bu Büyük Fethi gerçekleştirdiği için "Fâtih" unvanını vermişlerdir.
Osmanlı tarihi, klasik tarzda 5 döneme ayrılarak incelenmiştir.
İlk dönem, başlangıçtan İstanbul'un fethine (1299-1453) kadarki
Kuruluş Dönemi; ikinci dönem, 1453'den Kanuni Sultan Süleyman'ın öldüğü yıl olan 1566'ya kadarki
Yükseliş Dönemi: üçüncü dönem, Kanuni'nin ölümünden II. Viyana Kuşatması'na kadarki
Duraklama Dönemi (1566-1689); dördüncü dönem,
Gerileme Dönemi:1689-1789 arasındaki ve
Yıkılış Dönemi: 1789'dan 1922'ye kadar süren dönemdir.
Bu tablo içinde Fatih Sultan Mehmed'in hükümdarlık dönemi, Kuruluş Dönemi'ni tamamlamak ve Yükseliş Dönemi'nin altyapısını teşkil etmesi bakımından, Osmanlı Devleti için kritik bir rol oynamıştır. Kendi zamanına kadar nispeten daha merkeziyetçilikten uzak bir idarî yapıya sahip olan Osmanlı Devleti, İstanbul'un fethinden sonra Fatih'in eline geçirdiği büyük iktidar imkânları ile gerçek anlamda "Devlet" denilebilecek bir merkezî yeniden yapılanmaya gitmiştir. Ordudan medreseye, toprak rejiminden idareye kadar pek çok alanda girişilen bu yeniden yapılanma, askerî, idarî ve ilmî başarılar kadar kültürel bir yeniden serpilmenin de tohumlarını atmış, Osmanlı Klasik Dönemi'nin inşasında birinci derecede etkili olmuştur.
Fatih Sultan Mehmed, oldukça genç denilebilecek bir yaşta, 49 yaşında öldüğünde, devraldığı imparatorluk tablosunun çarpıcı bir değişime uğradığı görülür.
1453'de, istanbul'un fethinden sonra imparatorluğun sınırları 964.000 km2'ye ulaşmıştı; 28 yıl sonra, 1481'de bu rakamın iki katından daha fazla arttığı görülür: 2 milyon 214.000 km. Daha da çarpıcı olanı, tahta geçtiği sırada Osmanlı Devleti'nin topraklan, neredeyse eşit biçimde Rumeli ve Anadolu arasında bölüşülmüş durumdaydı: Fatih'in miras bıraktığı Osmanlı Devleti ise Avrupa yakası alabildiğine genişlemiş bir manzara arzetmektedir: l milyon 703.000 km Avrupa'daki topraklar, 511.000 km Asya'daki topraklar. Bu rakamlardan da görülüyor ki, Fatih Sultan Mehmed, Anadolu'daki birliği sağlamak ve Doğudaki rakiplerini (Uzun Hasan'in Akkoyunluları gibi) bertaraf etmek gibi arkasını sağlama alma yolunda bir çaba içerisine girmiş olsa da, imparatorluğun asıl yönünü, Avrupa'ya doğru çevirmeyi başarmıştır. Hatta Bizans'ın son sığınağı olan istanbul'u aldıktan sonra Roma'yı da ele geçirmek için Gedik Ahmed Paşa'yı italya'nın (o zamanki adıyla Venedik) Otranto şehrini ele geçirmek üzere göndermiş ve bu şehir, Fatih'in ölümüne kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.biçimde gözler önüne sermektedir: "Benim kudretimin erişebileceği şeyler, benden öncekilerin hayâl ufkuna bile değmemiştir." Hz. Muhammed'in (sav) istanbul'un fethiyle ilgili müjdesine nail olmuştur.
Yalnız toprak fetihlerinde değil, kültürel ve bilimsel alanlarda gösterdiği başarılar yönüyle de tam bir yenileyici hükümdar ve bir dâhi özelliği sergileyen Fatih'in, istanbul kuşatması sırasında yeni döktürülen topların balistik hesaplarını yaptığı, italyanca öğrendiği, Gutenberg'in matbaasında basılan bazı kitapları getirterek okuttuğu ve çevirttiği, büyük bir kütüphane kurduğu, bugünkü İstanbul Üniversitesi'ne çekirdek vazifesi gören ilk üniversitenin temellerini attığı,
bir divan tertip edecek kadar güçlü bir şair olduğu,
huzurunda Gazali ve Ibn Rüşd'ün fikirlerini tartıştıracak kadar felsefeye meraklı olduğu biliniyor.
DEHA İMKANSIZI MÜMKÜN GÖRENDİR YAZISINI OKUMALISINIZ.