OBEZİTE (YEME BOZUKLUĞU)
Obezite Nedir?
Obezite,
vücutta depolanan yağ miktarının fazla olması biçiminde
tanımlanabilir. Klinik olarak obeziteyi tanımlamak için
kilonun boyun karesine oranlanması (kg/m2) ile elde edilen
vücut kitle indeksi kullanılır. Buna göre erişkinlerde
vücut kütle indeksi (VKİ)'nin 25'in üzerinde olduğu kişiler
aşırı kilolu, 30'un üzerinde olanlar obez olarak tanımlanır.
Çocuklarda ise yaş ve cinse göre hazırlanan VKİ persentil
eğrileri kullanılarak >85 persentil olan çocuklar aşırı
kilolu, >90 persentil olanlar ise obez olarak sınıflandırılmaktadır.
Ayrıca yaşa göre vücut ağırlığı, boya göre ağırlık, deri
kıvrım kalınlığının ölçümü ve içerdiği yağ bakımından
vücut kompozisyonu da kullanılan diğer tanı yöntemleridir
Sıklık
Hipertansiyon, dislipidemi, insülin
rezistansı ve ağır psikolojik strese yol açması nedeni
ile önemli bir sorun olan obezite, çocukluk çağında giderek
artan bir sıklıkta görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yapılan
çalışmalarda erişkinlerin %33'ünün, çocuk ve gençlerin
ise %20-27'sinin obez olduğu, 1976'dan sonraki on yılda
6-11 yaşlarında obezitenin %54 oranında, 12-21 yaşlarındaki
çocuklarda da %64 oranında arttığı bildirilmektedir. Son
yıllarda obezitenin çocukluk yaş grubunda geçmiş yıllara
göre sıklığının arttığı gösterilmi
Obezite
Nasıl Oluşur?
Obeziteye neden olan çok yemenin mekanizmasında beyindeki iştah
merkezi önemli rol oynamaktadır. İnsan ve hayvanlarda
tokluk ve açlık sinyallerini alan merkezler olduğu gösterilmiştir.
Beyinde besin alımını etkileyen çeşitli maddeler(peptidler;
kolesistokinin, ürokortin ve nöropeptid Y) bulunmaktadır.
Kolesistokinin ve ürokortin besin alımını azaltırken,
NPY ise besin alımını artırmaktadır. NPY beynin pek çok
bölgesinde bulunur. Birçok obezitede beynin çeşitli bölgelerinde
NPY’nin arttığı gösterilmiştir. İnsülin vucutta bulunan
şekerin regülasyonunu sağlar. Obez çocuklarda hiperinsülinemiye(kanda
insülinin fazla olması) rağmen normal glukoz düzeyleri
insülin direncinin varlığını gösterir. Önlem alınamadığı
durumda insülin direnci nedeniyle glukoz toleransı bozulup
hiperglisemi(kanda glukozun arttığı durum) gelişebilecektir.
Vücut ağırlığının artması ile birlikte insülinde de belirgin
artış olmaktadır. Yağ hücre kütlesinin büyümesi ve insülin
gereksiniminin artmasına karşın reseptör sayısının azalması
insülin direncine yol açmaktadır. Bu nedenle özellikle
son yıllarda sıklığının gittikçe artmasıyla gündeme gelen
adolesan çağda tip II diyabetes mellitus(tip II şeker
hastalığı) hastalığının obez çocuklarda ortaya çıkışı
kolaylaşmaktadır
Hazırlayıcı
Etmenler
Araştırmalar sonucunda obezitenin gelişmiş ülkelerde düşük sosyoekonomik
düzeylerde, gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyoekonomik
düzeye sahip kesimlerde daha sık olduğu gösterilmiştir.
Şiddetli obezite ise sosyoekonomik durumdan bağımsızdır.
Beslenme biçimi ve beslenme alışkanlığı olarak yüksek
kalorili yiyeceklerle beslenen çocuklarda obezite daha
kolay gelişmektedir. Yaptığımız çalışmada yüksek kalorili
ve düşük lifli hazır yiyeceklerin %52 oranında tüketilmesi
bu veriyi desteklemektedir.
Çocukluk
obezitesinde çevresel etmenler içinde ailenin beslenme
biçimi ve aktivasyon azlığı bulunmaktadır. Uzun süre televizyon
izleyen ve televizyon izlerken yüksek kalorili yiyeceklerin
tüketilmesi obeziteyi daha da artırmaktadır. Obezite sıklığı
4 saatten daha fazla televizyon izleyen çocuklarda 1 ya
da 1 saatten daha az televizyon izleyen çocuklara göre
daha yüksek olarak saptanmıştır. Obezite ve psikolojik
etmenler arasında bir ilişki olduğu kabul edilmektedir.
Anne-baba çocuk arasındaki olumsuz ilişkiler çocuğun ruhsal
yapısını etkileyip aşırı yemeye neden olabilmektedir.
Obezite
ve genetik etmenler üzerinde yapılan araştırmalarda her
iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma şansı %80, yalnızca
biri obez ise oran %50, ikisi de obez değilse oran %9
olarak bulunmuştur. Bu gözlemlerden yola çıkılarak yapılan
araştırmalarda vücut ağırlığını biyolojik olarak kontrol
eden moleküler komponentleri belirleyen bazı genler bulunmuştur
(ob geni, db geni, fat geni, tub geni, agouti geni). Bunlardan
ob geni leptin sentezini düzenleyerek iştah azaltır. Db
geni ise leptin bağlanmasını düzenlemektedir.
Son
10-20 yıl içerisinde obezite sıklığındaki bu artışın asıl
önemli nedeni; endüstriyel gelişme ile birlikte, fiziksel
güce dayalı yaşam tarzından inaktiviteye dayalı yaşam
tarzına geçiş ve yoğun kalori içeren besinlerin tüketilmesi
olarak görünmektedir. Tedavi öncesi değerlendirme Obezitenin
genetik ve endokrin nedenleri gözden geçirilmeli, özellikle
boy kısalığı olan obezite olguları üzerinde dikkatle durulmalıdır.
Obez
çocuklarda erken menarş, hiperlipidemi, artmış kalp hızı,
hepatik steatoz, akantozis nigrikans ile bozulmuş glikoz
metabolizması, uyku apnesi, psödotümör serebri, polikistik
over hastalığı, kolelitiyazis ve hipertansiyon gibi birçok
komplikasyon görülebilmektedir. Obez çocuk ve adolesanlar
ayrıca ortopedik sorunlar ve benlik saygısı yönünden değerlendirilmelidir.
Çocukluk çağında obeziteye yol açan risk etmenlerine karşı
alınacak tedbirler ile obezitenin önlenmesi hem bu komplikasyonlardan
koruyacak hem de ileride sağlıklı birer erişkin olmalarını
sağlayacaktır
Tedavi
Diyet: Dengeli ve az kalorili diyet
uygulanır. Normal kalori gereksinimi %30-40 oranında azaltılır.
Diyet %25-30 oranında yağ, %50-55 oranında kompleks karbonhidrat
ve %20-25 oranında protein içermelidir. Toplam kalori
5-8 öğüne bölünerek verilmelidir. Bu diyet 5 yaş ve üstü
çocuklarda güvenle uygulanır. Haftada 0.5 kg verilmesi
amaçlanır. Diyet ile yavaş bir biçimde kilo verilmesi,
kilo kazanımı olmaksızın boy uzamasının sürdürülmesi,
diyet, egzersiz ve yeme davranışlarının değiştirilmesi,
ailenin tedavi sürecine katılımı ve obezitenin yinelemesinin
önlenmesi sağlanmalıdır
Egzersiz
Kilo kaybının iki temel yaklaşımı
kalori kısıtlaması ve egzersizdir. Çalışmalara göre diyet
ve egzersiz birlikte uygulandığında yalnızca diyete göre
daha fazla kilo kaybına yol açmaktadır. Özellikle uzun
dönemde, verilen kilonun korunabilmesi için egzersiz vazgeçilmez
unsurdur. Bu nedenle egzersiz kilo vermeye yönelik tüm
programların vazgeçilmez bir parçasıdır. Egzersizin yararları
şöyle özetlenebilir. Egzersiz sırasında kalori harcanır.
Kan basıncı, serum kolesterolü, vücut kompozisyonu, kalp
ve solunum sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır. Egzersiz
obez kişinin psikolojik durumunu iyileştirir. Yağsız vücut
kütlesi kaybını önler. Egzersiz haftada en az 3 kez, 30
dakika süresince ter atacak kadar yapılmalıdır. Egzersiz
yoğunluğu ve süresi yavaş yavaş artırılmalıdır
Obezitenin
davranışsal tedavisi
Davranışsal yaklaşımların amacı obez
hastaların yeme alışkanlıklarını, aktivitelerini, düşünme
biçimlerini değiştirmektir. Davranışsal yaklaşımların
temelinde bireyin kendini disipline sokması yatar. Yine
davranışsal yaklaşımların en önemli amaçlarından birisi
düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının hastalara kazandırılmasıdır
İlaç
tedavi
Çocuklarda önerilmemektedir
Cerrahi
tedavi
Gastroplasti, intestinal bypass vb. çocuklarda önerilmemektedir
Obezitenin
Önlenmesi
Obeziteye yol açan risk etmenlerine karşı sigara karşıtı benzeri
kampanyalar ve yasal önlemler uygulanabilir. Bazı İskandinav
ülkelerinde çocuk televizyonlarında besin reklamları yasaklanmıştır.
Örneğin Finlandiya'da okul yemeklerinin kalori ve beslenme
içeriğinin ilan edilmesi zorunlu kılınmıştır. Ailesel
bakımdan risk altındaki çocuklara yönelik erken dönemde
davranış tedavisi uygulanabilir. Okul programlarında obeziteye
yönelik eğitim sağlanması da obezitenin önlenmesinde yarar
sağlayacaktır
Hazırlayanlar:
Yrd. Doç. Dr. Kadir Babaoğlu, Kocaeli Ü. Tıp Fak. Çocuk
Sağ. ve Hast. AD, Kocaeli
Prof. Dr. Şükrü Hatun Kocaeli Ü. Tıp Fak. Çocuk Sağ. ve
Hast. AD, Kocaeli