KARDEŞ
KISKANÇLIĞI
TANIM :
Kıskançlık, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına
katlanamamaktır. kıskançlığın içgüdüsel yani doğuştan getirdiğimiz
genlerimize şifrelenmiş olduğu ileri sürülmektedir. Yaşamın
her döneminde görülebilir ancak çocuklukta biraz daha yoğun
yaşanabilir. Bu duyguyla ilk tanışma iki yaş civarındadır.
Doğal, evrensel ve insanı oldukça mutsuz eden bir duygudur.
Önemli olan ne boyutta yaşandığıdır. Çocuk, herkesin kendisinden
daha iyi olduğunu ve kendisinin herkesten daha az sevildiğini
düşünmeye başlar. Özellikle küçük çocuklarda yeni doğan
kardeşi kıskanma kimi zaman yaşamı etkileyecek ve davranış
bozukluğuna neden olacak derecede yoğun yaşanabilen bir
duygu olabilmekte ve yardım gerektiren bir hal alabilmektedir.
NEDENLER:
*Doğal bir duygu
olan kıskançlık sevilen kişinin bir başkasıyla paylaşılamamasından
ve temelde güvensizlikten kaynaklanır. O ana kadar kendine
yöneltilen ilgi ve dikkatin kardeşine yöneltilmesinden doğan
rahatsızlık en temel nedendir. Kardeşin doğmasıyla birlikte
ona ayrılan zamanın azalması çocukta, bebeğe karşı gibi
görünen ama aslında ana babaya karşı olan kızgınlık, kırgınlık
gibi duyguların gelişmesine neden olabilir. Çocuk kendini
terk edilmiş, güvensiz ve desteksiz hissetmeye başlar.
*Kardeşler arası
kıskançlığın derecesi, yeni bir çocuğun doğumuyla anne babanın
tutumunda olan değişikliklere, büyük çocukla ebeveyn arasında
yerleşmiş olan ilişkiye ve çocuğun bebeğe olumsuz bir etkide
bulunmasına göz yumma hoşgörüsüne bağlıdır.
* Kıskançlık derecesinde
rol oynayan bir başka etken de kardeşler arasındaki yaş
farkıdır. Yaş farkı az olan kardeşlerde kıskançlığın görülme
sıklığı, yaş farkı fazla olanlara oranla biraz daha yüksektir.
*Dışarıdan insanlarla
akrabalarda bazı olumsuz düşüncelerin doğmasına neden olabilirler.
Kendisinden büyük bir kız kardeşi olan çocuğa saçlarının
neden ablası gibi kıvırcık olmadığını sormak, ablaya da
kardeşinin boyunun onu yakaladığını ve yakında onu geçebileceğini
söylemek (sanki bunlar kötü bir şeymiş gibi) hem gereksiz
hem de olumsuz etkileri olan yaklaşımlardır. Çocukların
birbirleriyle rekabete girmelerini, kızgınlık duymalarını
sağlayabilir.
*Cinsiyete göre
de bazı farklılıklar yaşanabilir; çocuk kız ve doğan kardeş
erkek ise, ana-babanın kendi cinsiyetinden hoşnut olmadığını
düşünebilir. Ailelerin cinsiyete ilişkin tercihi varsa ve
bunu yansıtıyorlarsa, cinsiyete göre kıskançlık yaşanması
kaçınılmaz hale gelir.
*Bazı çocuklar mizaçlarından
dolayı daha kıskançtır.
BELİRTİLER:
*Kardeş kıskançlığı,
kendine acıma, üzüntü, küçük düşme korkusu, can sıkıntısı,
öfke, nefret ve intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi,
koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguların
bir bileşiminden oluşmaktadır. Bu duygulardan en etkili
olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır.
*Çocuk o güne kadar
evde kendisi ilgi ve sevgi odağıyken birden ikinci plana
itilmiş gibidir. Artık anne babasının ve diğer yakınlarının
sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak durumundadır. Sevilmediği
düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek
yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.
* Kabus gördüklerini,
çişlerinin geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine
çekmeye çalışırlar. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla
önceki gelişim evresine gerileme görülebilir.
* Hem gün içinde
hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri
vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki
insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ya da eşyalara
yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.
*Evden ayrılmayı
reddetmeyle birlikte (Örn: okula gitmek istememe) baş ağrısı,
mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak
için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik
ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir.
*Yeni bir kardeşin
doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık
gibi çelişkili duygular yaşanmasına neden olur. Artık eskisi
kadar sevilmeyeceği korkusu daha anne hamileyken başlayabilir.
Son aylarda annenin yorgun, isteksiz ve yeni gelecek kardeşin
hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşıp, anneden
ayrılmak istememesine neden olabilir.
*Bazı çocuklar kıskançlık
duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun
oyuncağını kırma, "ondan nefret ediyorum" deme gibi davranışlar
gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı
sevgi gösterir, bu davranışın altında çoğu zaman ana-babanın
sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.
*Anne babaya sık
sık onu sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir
türlü emin olamama yaşanabilir.
ÖNERİLER:
*Kardeşi doğmadan
önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin
geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı
ve karışık olabileceği, örneğin eve sık sık misafirlerin
gelip gideceği, annenin hem yorgun olacağı hem de bebekle
daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir
bebeğin gereksinimleri olduğu ama aynı şeylerin o doğduğunda
da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği
anlatılabilir. Böylece çocuk psikolojik olarak daha hazırlıklı
olacaktır. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir.
* Öncelikle rahatlayın,
çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler.
Büyük çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda
endişeliyseniz çocuğunuzda gergin olacaktır.
*Çocuğa somutlaştıramayacağı
sözler söylemeyin. "Sakın endişelenme seni de bebek kadar
seveceğiz" cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın
sevgisi için kardeşle yarışmasına yol açar.
*Hamilelik döneminde
babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük
çocuğun bakımıyla ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma,
uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece anne hastanedeyken
ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez
ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.
*Anne baba aralarında
işbölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın
diğer çocukla ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini
hissetmesini sağlar.
*Anne babanın çocuğa
kardeşin doğdu ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana
olan sevgimizde bir azalma yok mesajını sadece sözcüklerle
değil davranışlarla da iletmelidirler. Bu da ancak çocuğa
zaman ayırmaya devam ederek onunla konuşarak, onunla ortak
faaliyetlere girerek ve ona sorumluluk vererek olur.
*Kıskanan çocukla
mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı,
daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine
olanak verilmelidir. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden
gerçekleşen oyun parkına gitme, akşam yemeğinden sonra hikaye
okuma gibi etkinlikler birden bire son bulmamalıdır. Bu
sayede çocuk statü kaybına uğramadığını farkederek özgüvenini
yitirmeyecektir.
* Yeni doğan bebeğe
aşırı sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi
ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru
olacaktır. Bebeğe sevgi gösterdikten hemen sonra panik içinde
çocuğa da aynı şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına
ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi yanlış bir fikre
kapılmasına neden olacaktır.
*En iyi niyetli
misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma
eğilimi içindedirler. Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini,
büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini
söylemek, "Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi
sözler söylememeleri konusunda uyarmak işe yarayacaktır.
* Bebek için söylenen
"Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa
ben seni daha çok seviyorum" gibi bir cümle çocuk tarafından
inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz
inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini
zedeleyecektir.
*Bebeğe sürekli
"bebek" demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin
bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır.
· Bebeğe "benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek
ve "Sessiz ol, kardeşin uyuyor" gibi sözlerle çocuğun yaşantısını
bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.
*Aşırı kaygı içeren
tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek
en büyük hatalardan biri olacaktır.
*Kıskanmasın diye
çocuğa aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir.
Örn: Önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına
izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye gösterilen
aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden
olabilir.
*Bebeğe zarar vermesine
izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır.
*Çocuk kardeşinin
canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte
bebeğe zarar vermek için değil, bir parça düşmanlık içeren
bir incelemeden başka bir şey olmadığını bilin. Burada önemli
olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip
sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı
tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa
da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır.
(Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini
kavrayamazlar.)
* Bebekle ile ilgili
işlerde çocuktan yardım istenebilir. Örneğin bebeğe isim
seçme, biberonunun soğutulması, oyuncak ya da giysi seçimi,
bebek odasının düzenlenmesi gibi konularda büyük çocuğun
katılımı sağlanabilir.
*Kardeşe yönelik
olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul
edip, tanımaya çalışın; "Anne, hep bebekle ilgileniyorsun."
"Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?"
demek yerine "Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor."
diyerek "Hayır, hiç hoşuma gitmiyor." diyerek duygularını
ifade etmesini sağlayabilirsiniz.
*Kardeşler arasındaki
karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar
küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de
gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri,
bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan
ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi
hissetmesi sağlanabilir.
*Kardeşiyle ilgili
karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler
anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk
hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade
etmesinde fayda sağlayabilir.
*Kardeşini sevmek
zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek,
yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu
unutulmamalıdır.
*Bebeğin gelişiyle
birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu ana okuluna göndermek doğru
değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi
çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık
ya da saldırgan olmasına yol açabilir.
*Sevginizin eşit
olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden
ayrı olarak, sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu
göstermek daha doğru olacaktır.
*Eşit zaman ayırmaya
çalışmak yerine, her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman
ayırmak gerekir. Bebeğin henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak
kadar küçük olduğunu dolayısıyla daha çok ilgiye ihtiyacı
olduğunu belirtilmelidir .
*Her şeyin eşit
olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç
kardeşten ortanca çocuğun "Ahmet'lere kardeşim gidiyor,
ama ben gidemiyorum, bu adil değil" şeklinde gösterdiği
tepkiye "Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve ona
vurduğun için Ahmet'lere sadece ağbin gidebilir" biçiminde
bir yaklaşım uygun olabilir.
*Kardeşinin giyebileceği,
ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları
beraber ayırmak işe yarayabilir, fakat vermek istemediği
şeyler konusunda onu zorlanmamalıdır. Kendine ait sevdiği
bir şeyin kardeşine verilmesi çocuğu üzebilir ve kıskançlığını
arttırabilir.
*Ailenin bütün olduğu
duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün
ailenin birlikte yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş,
film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.
*Anne-baba çocukla
mümkün olduğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte
ortak faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili
ve evle ilgili küçük sorumluluklar verilirse çocuk kendini
hala güvende ve hala sevilen, önem verilen bir kişi olarak
hissedecektir.
*Kardeşler arasında
kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak
değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratın.
* Çocukların kavgalarında
hakem rolünü almayın. Ana babalar çocukların tartışmalarına
katıldıkları zaman çocukların her biri ana babasının diğerinin
tarafını tuttuğunu düşünür. Bu da rekabetin yoğunlaşmasına
yol açar. Büyük kardeş anababanın koruyucu desteğini sağlayabilen
küçük kardeşten nefret eder. Anababa ne kadar yansız olmaya
çalışsa da işe yaramaz bu nedenle kardeşler anlaşmazlıklarını
kendileri çözmelidir. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda
ana babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır.
*Dikkatinizi hemen,
sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla
ilgilenmek, kardeşi "mağdur, ezilen" olarak nitelendirmemek
gerekir.
* Kim başlattı sorusunu
sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü olayı kimin başlattığını
öğrenmeye çalışmak çocukların birbirini suçlamasına neden
olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede
suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları
sağlanmalıdır.
* Çocukların kavga
etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü çocuklar
kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de
seçenekler sunulabilir yada iyi geçinme kuralları koyulabilir.
Böylece kavga ettikleri ve iyi geçindikleri zaman sonucun
ne olacağını bilirler. (İyi geçinirseniz ev kuralları dahilinde
istediğinizi yapabilirsiniz. Kavgayı kim başlatırsa başlatsın
önemli değil. Ya iyi geçineceksiniz yada lunaparka gitmeyeceksiniz.)
Kuralı bozanlara ders vermek amacıyla bir iş vermek hem
onların yanlış yaptıkları bir olayı düzeltmelerini hem de
olumlu bir davranışta bulunmalarını sağlayabilir.
*Kardeş çatışmasına
engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü
iki yada daha çok çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz
olarak çatışma yaratır. Kardeş kavgasına neden olan zaman
ve ilgi konusu ortadan kaldırılamayacağına göre çocuklara
kavga etmeyin demek çok etkili değildir. Bunun yerine çocuklar
iyi geçinme konusunda yüreklendirilmelidir. Ne kadar iyi
anlaşıyorsunuz gibi cümleler çocuğu yüreklendirir ve sizin
övgünüzün hakkını vermeye yönlendirir. Ayrıca çocuğun daha
çok küçükken paylaşmayı öğrenmeye başlaması kardeşi olduğunda
çok fazla bocalamasını engelleyecek, paylaşamamaktan doğan
çatışmaları azaltacaktır.
* Kardeşler arasındaki
kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden
ayrı kaldıklarında çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin
bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini
çok sevdiklerini açıklar.