OTİSTİK BOZUKLUĞUN
GÖRÜNÜMÜ
Çocukların normal gelişim süreci içerisinde toplumsal etkileşimi
,iletişimi ve sosyal becerileri gelişme gösterir. Çocuklar
her yaş seviyesinde kendilerine göre belli bir ölçüde iletişim
ve etkileşim gösterirler. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın
ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir.Aynı zamanda çocuğun
normal zeka gelişimi ve psikomotor gelişimi içinde gerekli
ve önemli bir unsurdur.
Otizmde çocukta iletişim ve etkileşim eksikliğive tekrar
eden davranışlar ile beraber çok sınırlanmış bir ilgi alanı
görülür. Doğumdan sonra çocukta görülen göz takibi ,
göz kontağı ,gülümseme,etraftaki insanların farkında olma
iletişimin ve etkileşimin göstergesidir. Bu özellikler her
yaş seviyesine göre faklılık gösterir. Konuşmanın gelişmesi
, göz kontağı , duygu alışverişi , etrafa karşı ilgi , özellikle
insanlara ve kendi yaşıtlarına karşı olan sosyal ve duygusal
ilgi çocuğun aile ve toplum içerisinde sağlıklı bir şekilde
gelişmesi için gereklidir.
Otizmde belli bir şekliyle içe çekilme ,sınırlı davranışlar
ve ilgiler içerisinde kalma söz konusudur. Çocuğun kendi
kendini belli bir alana sınırlaması , kendi dünyasını kurması
ve bu dünyanın ritüelleri ve kendine has davranışları ile
hayatına devam etmek istemesi söz konusudur. İçe çekilme
ile beraber insanlara olan ilgi azalmakta sosyal alanda
gerekli olan iletişim ve etkileşim becerileri geri kalmakta
, birey otistik çerçevede nesnelerin dünyasına kendisini
hapsetmektedir . Bu durum onun normal gelişimini bozmaktadır.
Otistik bireyin kendine has belli özellikleri vardır .Bu
belirtiler genelde ilk 30 ayda kendini gösterir.Belli bir
süre ilk 30 ayda hiçbir şikayet olmayabilir . Normal
bir gelişme dönemi olabilir. Otistik bir çocukta olan belirtiler
arasında , yaşına uygun konuşmanın gelişmemesi , tekrar
eden hareketler , insanlara karşı ilgisizlik , göz kontağı
kurmama , nesnelere karşı aşırı ilgi, dönen cisimlere ilgi
, kendine özgü törensel davranışlar , eskiye karşı sıkı
sıkıya bağlılık ile beraber yeniliğe karşı direnç , kendi
etrafında dönme , sallanma , saatlerce belli bir hareketi
tekrar edebilme , beslenme konusunda düzensizlik , ağrıya
karşı dayanıklılık , etraftaki duygusal değişime ilgisizlik
,yaşıtlarına karşı ilgisizlik ,parmak ucunda yürüme , yandan
bakış , taklit gerektiren oyunları oynamama , TV ve müziğe
aşırı ilgi vb . belirtileri sayabiliriz. Otistik çocukta
bunların hepsi olmayabilir ama yukarıdaki özelliklerin bir
kısmı ile birlikte çocuğun gelişiminin normalden sapması
dikkat çeker.
Otistik bozukluğun tedavisi gerekli eğitim ile gelişmemiş
sosyal becerilerin kazandırılmasına ve eksik kalmış iletişim
becerilerinin takviyesine yöneliktir. Eğer eşlik eden semptomlar
varsa ona yönelik ilaç tedavisi yapılabilir. Çocukların
prognozu , erken müdahale , eşlik eden merkezi sinir sistemi
problemlerinin olup olmaması , verilen eğitime cevap, 4-5
yaşına kadar oluşan kelime sayısı ile belli olabilmektedir.
Yüksek fonksiyonlu otistiklerde prognoz daha iyi olabilmektedir.
Eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerine yönelik
müdahalenin yapılması gerekir. Yurt dışında farklı tedavi
yaklaşımlarından bazıları vitamin tedavisi , diet, sekretin
tedavisi ,Naltrekson tedavisi vb tedavi usülleridir. Ancak
bu tedavi usülleri ülkemizde yaygın olarak kullanılmamaktadır
ve tedavi ediciliği konusunda kesin veriler bulunmamaktadır.
Otistik bozuklukta hiperaktivite , kendine zarar verici
davranışlar , hırçınlık , eğitime uyumsuzluk , zeka sorunları
gibi ek belirtiler olursa bunlara yönelik tedavi yaklaşımları
uygulanmalıdır.
Temel tedavi özellikle anne baba tarafından ısrarla eğitimin
devam ettirilmesidir . Tedavide temel unsur eğitimin sürekliliğidir.
Çocukların eğitime başlama yaşı önemlidir. Ne kadar erken
müdahale edilirse o kadar iyi olmaktadır. Otistik belirtileri
olan çocukların mümkün olan en kısa zamanda tedavi ekibi
ile irtibat kurması ve tanı kesinleştikten sonra gerekli
tedavi planının hemen işlemeye başlaması gerekir.
Anne babanın psikolojik durumu , genetik etkenler , çevresel
etkenler çocuğun bu belirtiler göstermesinde etkilidir.
Tedavinin uzun olması , otistik çocukları idare etmenin
güç olması nedeni ile anne babalara yönelik aile terapileri
, motivasyon ve yönlendirme çok önemlidir. Bu konuda anne
babaya danışmanlık ve psikososyal destek çok önemlidir..
Son olarak şunu belirtmek gerekir doğumsal işitme ve görme
kaybı reaktif bağlanma bozukluğu , mental retardasyon ,
duygusal sitümülasyondan uzak kalmış çocuklarda otistik
belirtiler görülmekle beraber, ayrıcı tanının bu hastalıklar
göz önünde bulundurularak yapılması gerekir.