Osmanlı Devleti'nin
diğer Türk devletlerine göre daha uzun ömürlü olmasında, Osmanlılarda
"merkezi devlet yapısının" korunmasına önem
verilmesinin rolü büyüktür.
Osmanlı Devleti monarşik
bir yönetim sistemine dayandığı için, kanunların yapılmasında padişahın
üzerinde bir güç yoktur.
Osmanlılarda şehzadelerin
küçük yaştan itibaren sancaklara gönderilmesi, başa geçecek kişinin yönetim
tecrübesi kazanmasına önem verildiğinin bir göstergesidir.
Osmanlılarda, egemenliğin
önemli bir güç kaynağının da İslam Dini olması, laik devlet anlayışının
bulunmadığını gösterir.
Divan-ı Hümayun'da
alınan kararların padişahın onayından geçerek yasalaşması, Divan'ın daha
çok bir "danışma meclisi" gibi çalıştığını
gösterir.
I. Ahmet döneminde
Osmanlı hanedanının en yaşlı bireyinin başa geçmesinin kural haline getirilmesi,
"taht kavgalarının önlenmeye çalışıldığı"
yargısıyla açıklanabilir.
Osmanlılarda, tımarların
verildiği kişilerin idari mevkileri ile tımarların gelirleri arasında
paralellik kurulması, tımarların yöneticilere "maaş
karşılığı" olarak verildiğinin bir göstergesidir.
Osmanlılarda, toprağını
terk eden kişinin zorla toprağının başına geri getirilmesi, "ekonominin
temelinin tarıma dayanması" olgusu temel alınarak açıklanabilir.
Osmanlılarda, toprağını
boş bırakan köylüden de vergi alınması, "üretimin
sürekliliğine" önem verildiğini gösterir.
Osmanlı sanayisinin
en çok tarım ve hayvancılık ürünlerini işlemeye yönelik olması, "Osmanlı
ekonomisinin tarım ve hayvancılığa dayanması" olgusuyla açıklanabilir.
Osmanlılarda devşirme
kökenlilerin üst düzey makamlara kadar çıkabilmeleri, devlet idaresinde
"soyluluktan" kaynaklanan özelliklerin belirleyici
olmadığını gösterir.
Osmanlılarda azınlıkların
cemaat örgütlenmelerine izin verilmesi, "dine dayalı
bir millet anlayışının bulunduğu ve hoşgörülü bir politikanın uygulandığı"
yargısını doğrular.
|