İslamiyet'ten önce
Mekke'nin Arap Yarımadası'nda önemli bir sosyal ve ticari merkez haline
gelmesi, şehrin dini misyonuna dayanılarak açıklanabilir.
Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarından sonra İslam ordusunun Medine'den çıkarak
Hayber Kalesi'ni alması, Müslümanların savunma durumundan çıkarak taarruz
durumuna geçtiklerini gösterir.
Hicretten sonra, Medine'deki Yahudilerin haklarını güvenceye alan bir
duyurunun yapılması, Hz. Muhammed'in "devlet başkanı"
sıfatıyla hareket ettiğini gösterir.
Mekkeli müşriklerle Müslümanlar arasında Hudeybiye Antlaşması'nın imzalanması,
Müslümanların Mekkeliler tarafından siyasal bir güç olarak kabul edildiğini
gösterir.
Hz. Ömer döneminden itibaren İslam Devleti'nde çok sayıda askeri ve idari
birimin kurulması, sınırların genişlemesiyle birlikte devlet teşkilatında
yeni düzenlemelere duyulan gereksinimi karşılamaya yöneliktir.
Hz. Ali döneminde fetihlerin durması, içeride çözüm bekleyen sorunların
artması temel alınarak açıklanabilir.
Emeviler döneminde ülkede karışıklıkların çıkması, "değişik
toplum kesimleri arasındaki eşitsizliklerin sosyal çatışmalara yol açtığı"
yargısı temel alınarak açıklanabilir.
X. yüzyılda Abbasi, Endülüs Emevileri ve Fatımi hükümdarlarının aynı anda
"Halife" ünvanı kullanmaları, İslam dünyasının üç ayrı siyasal güç tarafından
temsil edilmeye başlandığını gösterir.
İslamiyet'in ilk yıllarındaki sanat anlayışı ile Emevi ve Abbasi dönemlerindeki
sanat anlayışı arasındaki farklılık, "sınırların
genişlemesiyle birlikte değişik kültürlerden etkilenilmesi" olgusuyla
açıklanabilir.
Abbasiler döneminde eski Yunan bilimine ait eserlerin Arapça'ya çevrilmesi,
İslamiyet'in akla ve pozitif bilimlere önem verdiğinin bir göstergesidir.
|